Pages

14 Aralık 2011 Çarşamba

Rogerio Ceni vs Muharrem İnce


Chp'nin Yalova milletekili Muharrem İnce futbolda yaşanan şike olaylarından sonra bomba gibi açıklamarıyla gündemi yerinden oynattı.Artık dayanamıyorum Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları tüm gerçekleri bilmeli sloganıyla röportajımızı katılan İnce'nin dürüstlüğü ve ülkesine olan sevgisi bizlerin bu röportajı yapmak için harcadığı tüm emeği haklı çıkarır cinstendi.Şimdi dilerseniz bu mükemmel insanı daha yakından tanıyalım...


Muharrem İnce annesi Brezilya, babası Türk olan bir ailede yetişen ve her iki ulusun özelliklerinden nasibini almış,siyaset yönünün dışında bambaşka bir insan... Bu özelliğini yıllarca insanlardan saklamayı başardı fakat röportajımızda aslında hiç beklemediğimiz bambaşka bir kişi olduğunu öğrendiğimiz Muarrem İnce'nin hayat hikayesi sizleride şaşırtacaktır. Özel haber ekibiz sabırlı bir çalışmayla bu gerçekleri ortaya çıkarmayı başardı.Disiplinli ve sabırlı bir çalışmanın bizlere tattırdığı başarının haklı bir gururu içerisinde ropörtajımızdan alıntılar yapmaya devame diyoruz.

Eğitimini Brezilya da tamamlayan İnce'nin Türkiye ile yolları yaz aylarında babasının yanına gelmesi ile kesişti. Her gelişinde daha fazla kalmak istedi daha fazla sevdi bu güzel ülkeyi.. Gençlik yıllarında Brezilya'nın Sao Paolo klübünde kalecilik yaparak birçok taraftarın sevgilisi haline geldi. Hatta öyle ki kaleci olmasına rağmen attığı müthiş gollerle rakip kalecilerin korkulu rüyası haline gelmişti.Şuan Türk vatandaşı olarak Muarrem İnce ismini alan milletvekili aslında Sao Paolo'nun mükemmel kalecisi Rogerio Ceni den başkası değildi.Soy isimlere bakarsak (İnce-Ceni) küçük bir ayrıntı ile kendisini açığa çıkaran büyük bir sırrı farketmiş olacağız. Biliyoruz hepiniz bir şok içerisindesiniz. Bu nasıl olur diyorsunuz. Bizde bunu sayın İnce'ye sorduk. Kendisi ilk başlarda bu konu ile ilgili soruları yanıtlamak istemesede futbola olan aşkı onun daha fazla direnmesini engelleyip kısa ama öz bir söyleşi yapmamızı sağladı.Kendisine sonsuz teşekkürlerimizi birde buradan iletiyoruz..

Rogerio Ceni Sao Paolo'da mühtiş bir kaleci ülkesinin menfaatlerini mükemmel bir şekilde savunan tutkulu bir milletveliki.. Bu özellikleriniz gerçekten sizi çok farklı bir insan yapıyor siz bu konuyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
- Brezilya da ki ailem kolay olmayan bir şekilde yaşamını sürdürüyordu.Öyle ki futbol ayakkabım yokken arkadaşlarımla top oynamaya çalışır ve eve her döndüğümde ayakkabımın yırtık olmasından dolayı annemden azar işitirdim.(Burada karşılıklı bir gülüşme oluyor ve İnce'nin gözlerinden o anı tekrar yaşadığını anlıyordunuz.) Fakat o zamanlardan belliydi inatçılığım yüzünden arkadaşlarım ile hergün futbol oynamaya devam ettim. Bir gün eve döndüğümde annem ile çok şiddetli bir tartışma yaşadık ve bana yeni ayakkabı alacak parası olmadığını bu yüzden ayağımdaki yırtık ayakkabılarımda idare etmem gerektiğini söyledi fakat bu şekilde topa vuramadığım için kaleye geçmek zorundaydım. Bende öyle yapıp kaleye geçtim. Gerçek şu ki o günlerde çok kötü bir kaleciydim ve kornerlerde hep ileri çıkıp bari kafam ile gol atayım diye düşünürdüm. İyide yapmışım değil mi ? ( Tekrar gülüşmeler başlıyor.)Kalecilik kariyerimin sonlarında babamın büyük desteğiyle siyasete atılmaya karar verdim.Türkiye'de kirli oyunların döndüğünü gördüm ve bu oyunlarla mücadele etmenin kendi kişiliğime ve doğruluk anlayışıma çok uygun olduğunu farkettim.. Halkımızdan aldığım tepkilerden sonra iyi bir karar vermiş olduğumu düşünüyorum..

Türkiye'de ki kaleciler hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Ülkemizde çok yetenekli futbolcular var. Volkan, Tolga, Onur, Sinan ... saymakla bitmez.. Fakat bu kalecilerimiz kendilerini daha fazla geliştirmeli her geçen gün daha da iyiye gitmeli.. Açıkçası Trabzonspor'da oynayan Tolga'nın performansına hayranlık duyuyorum.Önümüzdeki sezon onu avrupanın dev kulüplerinde görebiliriz.

Sayın İnce'yi çok sıkmadan konuyu tekrar asıl meseleye yani futboldaki şike operasyonlarına getiriyoruz.

Şike yasasının kabulü ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
- Bu konuyu hiç anlamıyorum. Resmen insanlarımızın gözlerini boyuyorlar. Madem şike yok neden sayın Aziz Yıldırım cezaevinde. Bu adam neyin cezasını çekiyor allahaşkına..Neden tüm gerçekler açığa çıkmıyor. Hiç anlamıyorum. Bakın benzer nedenlerden İtalya'nın en önemli futbol kulüplerinden Juventus küme düşürüldü. Onlar yapabiliyorda biz neden yapamıyoruz. Türkiye'de futbolun içinde de kirli bir siyaset var bu siyaset ülkemizin diğer tüm güzelliklerini örterek pkk terör örgütünden sonra futbol terörünü de ortaya çıkarmaktadır. Futbol terörünün önüne geçemezsek insanlar stadlara gelmez televizyonlarda futbol yerine abidik gubidik yarışmalar izleriz. Belki yayıncı kuruluş çok zor bir duruma düşecek belki anadolu kulüpleri iflasın eşiğine gelecek.. Fakat biz bu işin içinden alnımızın akıyla çıkamazsak bu ülkeyi nasıl yöneteceğiz? Bilmiyorum gerçekten. Belkide Brezilya ya geri dönüp sakin bir yaşam sürmeliyim çünkü bazı şeyleri gerçekten aklım almıyor..

Röportajımız bu şekilde ilerlerken ani şekilde sinirli bir tutum içerisine giren sayın İnce röportaja daha fazla devam etmek istemediğini dile getirdi.Siyasetin yanısıra futbolun içerisinde olan bir birey olarak konunun hassaslığının kendisi için çok fazla önemli olduğunu ve yaşananların kendisini çok fazla üzdüğünü dile getiren İnce bizlere röportaj için teşekkür ederek daha fazla devam etmek istemediğini söyledi. Doğrusunu söylemek gerekirse bizde bu mükemmel insanı daha fazla yıpratmak istemedik ve kendisine teşekkür edip yazımızı siz sevgili okuyucularımıza yetiştirmek üzere işe koyulduk...

28 Eylül 2011 Çarşamba

Bademlik Yokuşu

Okuldan yeni çıkmış buraya ilk geldiğim günleri düşünüp önümde ki dik yoldan aşağı doğru yürüyordum.Yürüdüğüm yol çok uzun zaman önce akarsu yatağıymış izlenimi veriyordu.Yolun iki tarafı yeşiller içindeyken bademlikte şuan var olan yapılanma bu yeşil alanı köşeye sıkıştırmış ve üstünlüğünü ona benimsetiyordu  fakat genede bu yolun geçmişiyle ilgili pozitif şeyler düşünebiliyordum .Hmm şurası önceden böyledir burası da böyledir vay anasını güzel yermiş lan burası gibi.. Demek ki hala hayattaydı bu eski yol. Buraya ilk geldiğimde dikkatimi çeken ilk şey çok fazla altmış yaş ve üstü insan görmüş olmamdı. Zaten bir ara evini tutmak üzere olduğum Şükrü Amca da öyle değilmiydi. Seksen yaşında olmasına rağmen 60 yaşında gösteren fakat içten içe yaşlılık belirtileriyle doluydu Şükrü Amca. İlk görüştüğümüzde bana kiralık evini göstermişti. Ben ise apartmanı beğenmememiştim fakat ev idare edilebilirdi ne de olsa taksim pisliğinin içinden çıkıp gelmiştim ve bu pislik o kadar da pislik değildi benim için. Bazen olması gereken bazen de olunması gereken birşeyde diyebiliriz. Evi gördükten sonra evin masraflarını tek başıma karşılayabilirmiyim diye çok düşündüm ki  sonunda düşünmeme gerek kalmamıştı. Şükrü Amca'dan telefon numarasını istemiştim ;
-Amca telefonunu verebilirmisin . Ben İstanbula gidicem ailemle görüştükten sonra arıyıcam bu evi tutmak için. 
--Telefonum yok .
-Aaa neden ?
-- Telefon heyecan yaptırıyor kalp rahatsızlığım var benim.
-Anladım amca geçmiş olsun.
Bu ev tutma olaylarında da "ailemle görüşeceğim, diğer arkadaşlarla konuşayım sizi tekrar arayacağım" diyen kişi aslında kimseyle görüşmeyecektir. Sadece kendisine zaman kazandırır . Evin durumu tam içine sinmemiştir. Hem artısı hem eksisi çoktur. Kendine kazandırdığı düşünme süresince bu artı ve eksileri birbiriyle çakıştırır genelde bir sonuca varmaz yada sonuca vardığında evi başkası tutmuş yani çok geç olmuştur.Bende durum farklı değildi evi başkası tutmuştu . Evi başkası tutunca birbiriyle tepkimeye soktuğum artı ve eksi yönlerle çok fazla zaman kaybettiğimi anlayıp ilk gün moralim bozuk gezdim . Aslında suçun kendim de olduğunu daha sonra kavrayacaktım . Asıl suç Şükrü Amca'daydı. Çünkü konuşmuştuk evi bana kiralayacaktı. Hemen gitmiş başkasına kiralamış. Para kazanmak neden bu kadar ahlak kuralı çiğnetiyor insanlara diye düşünceler geçiyordu aklımdan. Oysa dediğim gibi işi yokuşa sürüp adamı ne aradım nede söylediğim günde görüşmek için gittim . Üstüne birde lan iyiki tutmamışım bu evi bok götürüyordu diyerek yaptığım terbiyesizliği sıvazlamaya çalıştım. Bu sıvazlama işi biraz uzun sürdü . Bir hafta boyunca durup durup sıvazladım. Şükrü amca saf ve temiz ruhunu diğer insanlar gibi para ile kirletmişti ! Sonra ki bir kaç gün sakinleştim ve bir gün Şükrü Amca benim ikinci katta ki daire ayın altısında boşalıyor .Sen çık oraya dedi. Biran düşündüm yani toplasan 3-5 saniye düşünmüşümdür. Bir anda paragöz Şükrü gitti öğrenci dostu Şükrü amca geldi. Eşyalar dedim. Ya boşver eşyaları şurda bir yatak var bak orada da kanepeler , merdivenlerde de buzdolabı var daha ne olsun dedi. Vooouuu yihuuu nidalarıyla dediği eşyalara sırayla baktım. Yatak günümüz teknolojisinin elinden çıkmış fakat üzerinde kalan hatıralar daha tazeydi bu yüzden o "bedava ev eşyası" rüyamın ilk maçında deplasmanda yenik duruma düşmüştüm . Sonra kanepelere baktım . Sonra Şükrü Amca ya baktım. Şükrü Amca bana baktı. Öğrenci adamsınız bunlar tam size göre oğlum dedi .Anlamıştı yaşadığım hayal kırılklığını. Tam burada öğrenci dostu Şükrü Amca gitti yaşlı ama ipnelik peşinde olan Şükrü Amca girdi pencereden içeriye. Dikkat!! Pencere dedim .O kadar bodoslama girdi zihnime .. Kanepelerin K' sı gitmiş anape si kalmıştı. Yani toz içinde kalmış ve ne olduğu belirsiz uzaktan bakınca herhalde buna oturuluyordur denilen bir haldeydi. Tam burada koşar adımla uzaklaştım ve arkama bakarak Şükrü Amca Şükrü Amca koca götlü Şükrü Amca diye bağırdım. Birde hooooooooop güm . ŞAAAAkkkkkkkkk diye nah işareti yaparak iyice pekiştirdim öfkemi. Şükrü Amca arkamdan bağırmadı . Hatta hiç ses çıkarmadı . Ulan hatta arkamdamıydı onu bile bilmiyordum. Beni tınlamayınca keyfim kaçtı ve yaptığım şeyleri benden başka birisi  gördümü acaba diye etrafa bakındım. Çünkü bunlar ben ve Şükrü Amca için iyi veya kötü anlamlı olsada başkaları için yaptıklarım çok saçmaydı ileride birgün beni gördüklerinde hatırladıkları saçma hareketlerime güleceklerdi ve ben bunu düşünerek hızlıca etrafıma baktım... Zaten kimsede yokmuş diye aklımdan geçirdim ama aslında bunlar olmadı . Şükrü Amca bana yatağı gösterdiği an ikinci kozumu oynadım ve arkadaşımla konuşayım sana haber vericem Şükrü Amca dedim. Sonrasında tamam oğlum bak kaçırma burayı. Sen bu evi tut okuldan elli kişi kişi yanına gelmek isteyecek dedi. Düşününce bizim sınıfın mevcudu elli kişiydi . Elli de elli istatistik olarak fena değildi fakat gerçeği kavramam uzun sürmedi ve tamam amca ben sana haber vericem benden haber bekle dedim. "Benden haber bekle" demek kontrol bende bana güven seni yarı yolda bırakmam demektir günümüz Türkiye'sinde.Ama aslında tam tersi anlamları içerir. Aslında söylediğin kişide o an bunun farkındadır ama sanki bir tiyatrodaymış gibi kendisine verilen rolün dışına çıkamaz ve layıkıyla iyi bir oyun çıkarır/... Aklımdan bunlar geçiyordu okuldan çıkmış ve iki yanı yapılanma içerisinde ki yoldan geçerken. Yanımdan bir okul servisi geçti. İçeri de en önde oturan çingene esmeri biraz uzun boylu aşırı özgüvenli bir çocuk bana el sallayarak selam verdi. Bu nasıl bir özgüvendir diye düşündüm . Çocuk gayet rahat yaptığı işten keyif alır biçimdeydi. Ben ise ufak çaplı bir şaşkınlıkla her zaman ki gibi yaşadığım durumu sorguluyordum. Farkına vardığım şey büyüdükçe bazı konularda kendimizi çok fazla kesip biçmiş olmamızdı. Hani on sene önce ben amcamdan amca bana para versene diyecek kadar rahattım . Ya da daha çok istediğim birşeyi yaparken çok düşünmez cesaretle yapardım. Fakat şimdi çok fazla eğrisini büğrüsünü düşünüp yapmam gereken bazı şeyleri yapmadığımı farkettim. Yani cesaret ve özgüven kısmını çok fazla kesip atmışım gibi duruyordu bu yüzden aslında o an çocuğun yaptığı o harekete hayranlık duyduğumu farkedemedim. Bu sırada yokuş bitti ve kırmızı ve yeşil ışığa endekslendim. Yeşil yandı yayalar yolu kullanabilirdi .Bir anda hayatın içine atılmış savaşçılar gibi hızlı ve sert adımlarla yolun diğer tarafına geçtik hepimiz. Bu karmaşanın içinde bıraktım düşüncelerime yazacaklarımı. Tam bu sırada sürücüler için yeşil ışık yandı ve arabalar geçmeye başladı ve bu sırada gereğinden fazla insanlara karışmıştım..

Not: Uzun zamandır kendisine önyargı ile yaklaştığım "Çingeneler Zamanı" filminden çok özür diliyorum. Çok büyük eşeklik etmişim affet beni .Sen gerçekten güzel bir filmsin.. Filmde başrol karakterlerinden Perhan'ın söylediği "Kendime yalanlar söylemeye başladığımdan beri diğer insanlara inanmıyorum" . sözü hafızamda uzun bir zaman yer edinecek gibi duruyor.

27 Mayıs 2011 Cuma

Duygusal anlamda çöken mantığım yaşadığım saçma sapan olayları rayına oturtmakta güçlük çekiyor.. Aslında hepinizin yaşadığı temel sorun bu.Hepimizin yaşattığı diğer temel sorun da bu. Alın size çekim yasası!  
  
Blog yazarlığına nasıl bir giriş yapmalıyım diye çok düşünmedim. Şaka şaka biraz düşündüm ama sonunda bunun saçma olacağına karar verdim. Aslında asıl düşündüğüm şey size neyi nasıl anlatacağımdı. Bu "ney" ve "nasıl" soruları temelde blog yazmakla alakalı değil aslında.. *Neyle alakalı olduğunu bildiğim bir soruya *nasıl cevap veririm bende bilmiyorum ..Zaten tam olarak anlamadığım ve bu anlamsızlıklardan oluşan olayları yazmaya çalışacağım sizlere.. Aşağıda paylaştığım şarkıya gelince,dinlediğinizde nadiren de olsa bazılarınız bir öküzün duygularına eşdeğer bazılarınız da boynu bükük kendini zavallı hisseden bir duygu karmaşasında olacak. İşte benim hedefim kendilerini bir öküzün duygularına eş değer bulanlar .Gene şaka yaptım banane öküzlerden yahu. Öküz olan insan gelipte benim blog sayfamı nereden bulsun . O kadar da düşüncesiz değilim.Hepimiz bir trenin içinde yolculuk yapıyoruz. Bazen sesten başımız ağrıyor . Bazen raydan çıkıyoruz.Bazen durmuyoruz. Bazen de durup kendimize bakıyoruz. Bu şarkıyı kendini sorgulayanlar dinlesin. Diğerleri dinlemesin demiyorum onlar dinlemeyin lan desem de dinleyecek zaten. Kim ne istiyorsa onu yapsın.  Bence zamanla daha iyi kaynaşacağız. Biraz beni tanıyın hoşunuza gideceğim biliyorum.Çünkü ben eğlenceli bir adamım .Çünkü bende çocukken yumiyum delisiydim. Bende çocukken içinde taso olan cips paketini bulabilmek için bakkalın önündeki cips ambalajını bakkala çaktırmadan dıştan sararak kontrol ederdim, paketin içindekilerin kırılması umrumda bile değildi. Tek amacım tasoyu bulabilmekti herzaman.Neyse bu hikayeleri daha sonra anlatırım.Şimdi uyumam lazım. İyi geceler.