Pages

28 Eylül 2011 Çarşamba

Bademlik Yokuşu

Okuldan yeni çıkmış buraya ilk geldiğim günleri düşünüp önümde ki dik yoldan aşağı doğru yürüyordum.Yürüdüğüm yol çok uzun zaman önce akarsu yatağıymış izlenimi veriyordu.Yolun iki tarafı yeşiller içindeyken bademlikte şuan var olan yapılanma bu yeşil alanı köşeye sıkıştırmış ve üstünlüğünü ona benimsetiyordu  fakat genede bu yolun geçmişiyle ilgili pozitif şeyler düşünebiliyordum .Hmm şurası önceden böyledir burası da böyledir vay anasını güzel yermiş lan burası gibi.. Demek ki hala hayattaydı bu eski yol. Buraya ilk geldiğimde dikkatimi çeken ilk şey çok fazla altmış yaş ve üstü insan görmüş olmamdı. Zaten bir ara evini tutmak üzere olduğum Şükrü Amca da öyle değilmiydi. Seksen yaşında olmasına rağmen 60 yaşında gösteren fakat içten içe yaşlılık belirtileriyle doluydu Şükrü Amca. İlk görüştüğümüzde bana kiralık evini göstermişti. Ben ise apartmanı beğenmememiştim fakat ev idare edilebilirdi ne de olsa taksim pisliğinin içinden çıkıp gelmiştim ve bu pislik o kadar da pislik değildi benim için. Bazen olması gereken bazen de olunması gereken birşeyde diyebiliriz. Evi gördükten sonra evin masraflarını tek başıma karşılayabilirmiyim diye çok düşündüm ki  sonunda düşünmeme gerek kalmamıştı. Şükrü Amca'dan telefon numarasını istemiştim ;
-Amca telefonunu verebilirmisin . Ben İstanbula gidicem ailemle görüştükten sonra arıyıcam bu evi tutmak için. 
--Telefonum yok .
-Aaa neden ?
-- Telefon heyecan yaptırıyor kalp rahatsızlığım var benim.
-Anladım amca geçmiş olsun.
Bu ev tutma olaylarında da "ailemle görüşeceğim, diğer arkadaşlarla konuşayım sizi tekrar arayacağım" diyen kişi aslında kimseyle görüşmeyecektir. Sadece kendisine zaman kazandırır . Evin durumu tam içine sinmemiştir. Hem artısı hem eksisi çoktur. Kendine kazandırdığı düşünme süresince bu artı ve eksileri birbiriyle çakıştırır genelde bir sonuca varmaz yada sonuca vardığında evi başkası tutmuş yani çok geç olmuştur.Bende durum farklı değildi evi başkası tutmuştu . Evi başkası tutunca birbiriyle tepkimeye soktuğum artı ve eksi yönlerle çok fazla zaman kaybettiğimi anlayıp ilk gün moralim bozuk gezdim . Aslında suçun kendim de olduğunu daha sonra kavrayacaktım . Asıl suç Şükrü Amca'daydı. Çünkü konuşmuştuk evi bana kiralayacaktı. Hemen gitmiş başkasına kiralamış. Para kazanmak neden bu kadar ahlak kuralı çiğnetiyor insanlara diye düşünceler geçiyordu aklımdan. Oysa dediğim gibi işi yokuşa sürüp adamı ne aradım nede söylediğim günde görüşmek için gittim . Üstüne birde lan iyiki tutmamışım bu evi bok götürüyordu diyerek yaptığım terbiyesizliği sıvazlamaya çalıştım. Bu sıvazlama işi biraz uzun sürdü . Bir hafta boyunca durup durup sıvazladım. Şükrü amca saf ve temiz ruhunu diğer insanlar gibi para ile kirletmişti ! Sonra ki bir kaç gün sakinleştim ve bir gün Şükrü Amca benim ikinci katta ki daire ayın altısında boşalıyor .Sen çık oraya dedi. Biran düşündüm yani toplasan 3-5 saniye düşünmüşümdür. Bir anda paragöz Şükrü gitti öğrenci dostu Şükrü amca geldi. Eşyalar dedim. Ya boşver eşyaları şurda bir yatak var bak orada da kanepeler , merdivenlerde de buzdolabı var daha ne olsun dedi. Vooouuu yihuuu nidalarıyla dediği eşyalara sırayla baktım. Yatak günümüz teknolojisinin elinden çıkmış fakat üzerinde kalan hatıralar daha tazeydi bu yüzden o "bedava ev eşyası" rüyamın ilk maçında deplasmanda yenik duruma düşmüştüm . Sonra kanepelere baktım . Sonra Şükrü Amca ya baktım. Şükrü Amca bana baktı. Öğrenci adamsınız bunlar tam size göre oğlum dedi .Anlamıştı yaşadığım hayal kırılklığını. Tam burada öğrenci dostu Şükrü Amca gitti yaşlı ama ipnelik peşinde olan Şükrü Amca girdi pencereden içeriye. Dikkat!! Pencere dedim .O kadar bodoslama girdi zihnime .. Kanepelerin K' sı gitmiş anape si kalmıştı. Yani toz içinde kalmış ve ne olduğu belirsiz uzaktan bakınca herhalde buna oturuluyordur denilen bir haldeydi. Tam burada koşar adımla uzaklaştım ve arkama bakarak Şükrü Amca Şükrü Amca koca götlü Şükrü Amca diye bağırdım. Birde hooooooooop güm . ŞAAAAkkkkkkkkk diye nah işareti yaparak iyice pekiştirdim öfkemi. Şükrü Amca arkamdan bağırmadı . Hatta hiç ses çıkarmadı . Ulan hatta arkamdamıydı onu bile bilmiyordum. Beni tınlamayınca keyfim kaçtı ve yaptığım şeyleri benden başka birisi  gördümü acaba diye etrafa bakındım. Çünkü bunlar ben ve Şükrü Amca için iyi veya kötü anlamlı olsada başkaları için yaptıklarım çok saçmaydı ileride birgün beni gördüklerinde hatırladıkları saçma hareketlerime güleceklerdi ve ben bunu düşünerek hızlıca etrafıma baktım... Zaten kimsede yokmuş diye aklımdan geçirdim ama aslında bunlar olmadı . Şükrü Amca bana yatağı gösterdiği an ikinci kozumu oynadım ve arkadaşımla konuşayım sana haber vericem Şükrü Amca dedim. Sonrasında tamam oğlum bak kaçırma burayı. Sen bu evi tut okuldan elli kişi kişi yanına gelmek isteyecek dedi. Düşününce bizim sınıfın mevcudu elli kişiydi . Elli de elli istatistik olarak fena değildi fakat gerçeği kavramam uzun sürmedi ve tamam amca ben sana haber vericem benden haber bekle dedim. "Benden haber bekle" demek kontrol bende bana güven seni yarı yolda bırakmam demektir günümüz Türkiye'sinde.Ama aslında tam tersi anlamları içerir. Aslında söylediğin kişide o an bunun farkındadır ama sanki bir tiyatrodaymış gibi kendisine verilen rolün dışına çıkamaz ve layıkıyla iyi bir oyun çıkarır/... Aklımdan bunlar geçiyordu okuldan çıkmış ve iki yanı yapılanma içerisinde ki yoldan geçerken. Yanımdan bir okul servisi geçti. İçeri de en önde oturan çingene esmeri biraz uzun boylu aşırı özgüvenli bir çocuk bana el sallayarak selam verdi. Bu nasıl bir özgüvendir diye düşündüm . Çocuk gayet rahat yaptığı işten keyif alır biçimdeydi. Ben ise ufak çaplı bir şaşkınlıkla her zaman ki gibi yaşadığım durumu sorguluyordum. Farkına vardığım şey büyüdükçe bazı konularda kendimizi çok fazla kesip biçmiş olmamızdı. Hani on sene önce ben amcamdan amca bana para versene diyecek kadar rahattım . Ya da daha çok istediğim birşeyi yaparken çok düşünmez cesaretle yapardım. Fakat şimdi çok fazla eğrisini büğrüsünü düşünüp yapmam gereken bazı şeyleri yapmadığımı farkettim. Yani cesaret ve özgüven kısmını çok fazla kesip atmışım gibi duruyordu bu yüzden aslında o an çocuğun yaptığı o harekete hayranlık duyduğumu farkedemedim. Bu sırada yokuş bitti ve kırmızı ve yeşil ışığa endekslendim. Yeşil yandı yayalar yolu kullanabilirdi .Bir anda hayatın içine atılmış savaşçılar gibi hızlı ve sert adımlarla yolun diğer tarafına geçtik hepimiz. Bu karmaşanın içinde bıraktım düşüncelerime yazacaklarımı. Tam bu sırada sürücüler için yeşil ışık yandı ve arabalar geçmeye başladı ve bu sırada gereğinden fazla insanlara karışmıştım..

Not: Uzun zamandır kendisine önyargı ile yaklaştığım "Çingeneler Zamanı" filminden çok özür diliyorum. Çok büyük eşeklik etmişim affet beni .Sen gerçekten güzel bir filmsin.. Filmde başrol karakterlerinden Perhan'ın söylediği "Kendime yalanlar söylemeye başladığımdan beri diğer insanlara inanmıyorum" . sözü hafızamda uzun bir zaman yer edinecek gibi duruyor.